23 Aralık 2013 Pazartesi

Öğrencinin Kışı


İyi akşamlar; 
Soğuk kış günlerinden birindeyiz.. Kar, yağmur sağ olsunlar bize kendilerini hatırlatıyorlar.. Gerçi hem karı hem de yağmuru çok severim ben. Ama bazen yorucu oluyorlar. Kışın özellikle hava çarpması diye bir kavram var. Hastalık gibi bir şey. Bu hava çarpması insanın başına geldiği zaman yorgunluğunuz ikiye katlanıyor. Baş ağrısı, uyuma isteği de cabası.. Ancak öğrenciyiz neticesinde; yorulmamamız şart! Çünkü o dersler zamanında yapılmak zorunda. Çünkü gelecek bizim omuzlarımız da vs. vs...
Biz de genç beyinler olarak bunun da yolunu bulduk Allah tan...
Nasıl mı? Anlatıyorum... Şimdi ilk olarak dışarıdan eve geldiğimiz de üzerimizde ki kaban+çanta+atkı+bot dörtlüsünden kurtuluyoruz. Zaten üzerimizden 10 kilo gidiyor bunları çıkarınca. Sonra odamızın kalın perdelerini çekiyoruz.( odanın ışıklarını açmadan odaya bir süre ışık girmemesini sağlıyoruz, bu yolla baş ağrısını dindiriyoruz) Ve daha sonra üzerimize en rahatından eşofman+ t-shirt+panduf üçlüsünü giyiyoruz.. Ya sonra? sonra, hızlı adımlarla mutfağa yöneliyoruz. Ve su ısıtıcısının tuşuna basıyoruz. Su kaynadı mı? gerisi tercih meselesi; cappucino olur, latte, sahlep, nescafe, sıcak çikolata ne istersen artık. İçtin mi bir kupa sıcak içeceğini karanlık odanda? Yarım saat kadar da dinledin mi kafanı? tamamdır oldu bitti... evet dersler beklemez.. Çalışmalar aksatmaya hiç gelmez..
Buyurun size öğrenci kafası... Artık neresinden alırsanız? Hem rahatlığı seven, fırsatını buldukça hazıra konmak için çabalayan ama o fırsat pek gelmediğinden genellikle her türlü işini bir gayretle yapmaya çalışan insana öğrenci denir. 
Herkes bu yollardan geçti belki ama biz (yeni nesil) birazcık farklı geçiyoruz galiba... Hayırlısı olur inşallah.. Ne diyeyim ki başka..
Yine ve yeniden başka konularda görüşmek, farklı bakış açılarımızla da buluşmak üzere... Hoşça kalın...

20 Aralık 2013 Cuma

BOBOP :)



Ne demek ki bobop? Bu soruları duyuyor gibiyim :) 
Ben küçükken acayip saf bir şeydim. Masum, kendi halinde, sevimli bir kız çocuğuydum işte.. Şimdi işler tersine döndü yaa neyse.. Ne ara bu kadar uyanık? Ne ara ağzı bu kadar laf yapıp, insanlara dünyayı dar eder hale geldim hiç hatırlamıyorum, emin olun :))
Neyse biz bobop'a gelelim. Bobop da benim küçüklüğümden kalma bir kelime. Ben çocukken bir de varlıklara kendimce isim takmayı severdim. Hep özgün oldum gerçi. Kelimelerde bile; uydurukçaydı belki ama özgündü :)
Efendim Bobop; tam olarak patlamış mısır demekti benim lügatimde :) Her ne kadar oyuncak ayıya verilmiş bir isim gibi dursa da.. bildiğimiz patlamış mısıra "bobop" derdim ben :) Sebebini de hatırlıyorum, mısırlar patlarken ki çıkan o sese anlam vermiştim kendimce.. Aslında yansıma sözcük gibi bir şeydi bu :)
Hatta ben hatırlamıyorum ama bizimkiler hep anlatır; beni bir gün halama bırakmışlar; ve bende halamdan "bobop" istemişim. Tabii halam bobopun ne anlama geldiğini bilmediğinden yaklaşık iki saat boyunca beni anlamaya çalışmış. Ama anlayamamış maalesef.. Taki annemler gelip bobobun ne olduğunu halama anlatana dek.. Halamı epeyce uğraştırmışım o gün istemeden...
Halen mısır patlattıkça gelir aklıma bobop kelimesi.. çocukluğum benim.. Belki de hayatımın en güzel günleri... Saflığın dibine vursam da çocuk olmak çok güzel.. çocukluğunu yaşayabilmekte öyle.. Çünkü geçmişten güç alır insan.. Çocukken yaşadıklarıyla şekillenir insan...
Bugünde geçmişimi su yüzüne çıkarttım. Bakalım daha neler olacak? Merakla bekliyorum..
Herkeslere hayırlı geceler... 

18 Aralık 2013 Çarşamba

Hayatımın İçinden..


Veee.. beennn :)) İyi geceler blogdaşlarım :)
Uzuun uzuun zaman sonra sizlerin yanınıza yine hiç beklenmedik bir anda geliverdim :) O kadar yoğunum ki, aynı anda o kadar çok şey düşünüyorum ki; o nedenle arada bazı şeyleri unutuyorum, kaynayıp gidiyorlar. Ama Allah tan daha sonra geliyorlar aklıma :)
Okul hayatı galiba beni en çok meşgul eden şey.. Halbuki son sınıfız. Bize derlerdi ki son sene; en boş sene olur; her şeye vakit kalır. Nerdeee??? Haftanın dört günü okula gidiyorum. kalan bir boş günümde de kursa gidiyorum zaten. Hafta sonu zaten; proje çalışma biraz da aileye vakit ayırmayla geçiyor. Bir de her gün iki öğrenciye özel ders veriyorum. Aslında yazınca çok şey yapıyormuşum gibi gözüküyor. Ama bence çok az şey yapıyorum. Mesela kendime vakit ayıramıyorum. Arkadaşlarımla görüşemiyorum. Kitap okumayı çok seven ben, kitap bile okuyamıyorum. Alış veriş yapamıyorum. Daha gitmek istediğim kurslar var ama maalesef yetişemiyorum. Sonra artık iş hayatına atılmak istiyorum. En azından stajyer olarak ama bunların hepsini yapmam için bir günün 48 saate falan çıkması lazım. O da hiç olmaz zaten  :)) Ben de işte elimden geldiğince kendimi avutuyorum. 
Amma da çok dert yandım sizlere; biraz da güzel haberler vereyim, inşallah yakında teyze olacağım.. Çok yakın bir dostum anne olacak inşallah. Bana öyle yakın birisi ki kardeşim gibi olduğundan ilk kez teyze heyecanını hissediyorum... Çok hoş bir duyguymuş açıkçası... Bir sürü hayal kurdurtuyor bana.. Bakalım; çook güzel olur sonu da inşallah..
Eee.. evet; benden bu akşamlık bu kadar.. Bir daha ki görüşmemiz ne zaman olur? Bilmiyorum ama belki yarın, belki yarından da yakın...
Ben kaçtım... Görüşürüz :))