8 Kasım 2013 Cuma

Hayal Penceresi

Uzun zaman görüşememiş iki dostun birbirlerini ilk gördükleri andaki gibi bende sıcak bir gülümsemeyle karşılıyorum sizi... Merhabalar...
Şimdi duruyorum. Ve hatta durduruyorum. sadece bir dakikalığına da olsa bunu yapıyorum. Yazdıklarımı, çizdiklerimi hepsini bir kenara bırakıyorum. Tüm çarpıcılığı ile yaşadığım her şeyi, elimle kenara itiyorum. insanların söylediklerini, onların hakkımda ne düşündüklerini falan hepsini..
Kendimi bırakıyorum okyanusun kıyılarına. Bende Pasifik'in maviliğinin bir parçası oluyorum. Rahatsız eden hiç kimse, hiç bir şey yok. Okyanustaki balıklar bile çekilmiş ayak altından. Sırt üstü uzanmışım okyanusa, gökyüzüne bakıyorum. Güneşin sıcaklığıyla içimi ısıtıyorum.. Sonra okyanus kıyısında ki küçücük tahtadan evime gidiyorum. Yorgunluğun getirdiği tatlı uykuyu yumuşacık yatağımda huzurla uyuyarak atıyorum. Uyandıktan sonra evimdeki kitaplığın önüne gidip, klasiklerden sevdiğim bir kitabı alıp dışarı çıkıyorum. Dışarıdaki hafif rüzgar yüzüme çarpıyor. Şalımın hafiften titrediğini hissediyorum. Oturuyorum evimin önüne ve dayıyorum sırtımı ahşap evimin duvarlarına. Uzatıyorum ayaklarımı.Ve mutluluğun derinliğinde kaybolup gidiyorum...
Projeler, ödevler, sınavlar derken onca işin gücün arasında kendimi rahatlatmanın en güzel yollarından biridir hayal kurmak. Sadece bir iki dakika bile sürse gerçek yaşamdan kopmak iyi geliyor. Tekrar kafamı toplayıp daha iyi çalışabilmek adına çok etkili bir işlem. Herkese de tavsiye ediyorum...
Not: Hayal kurmayı sahte bulanlar için söylüyorum, bilinçaltımız gerçek görüntüyle, beynimizde hayali olarak canlandırdığımız görüntüyü ayırt edemez. Bu nedenle de her güzel düşünce de insanı mutlu eder. Ve unutmayalım ki, hayaller elbet bir gün gerçek olur...